Zor Zamanlarda Gücünü Korumak: Zihinsel Netlik ve Duygusal DayanıklılıkDeğişim Mümkün Mü?

29/04/2025
Son zamanlarda yaşadığımız gelişmeler — deprem, ekonomik ve sosyal belirsizlikler, sürekli değişen gündem — hepimizde oldukça yoğun ve zor duygular yaratıyor. Kaygı, belirsizlik, zaman zaman çaresizlik hissi… Bu duyguların varlığı çok insani…Ve tam da bu yüzden, bugün her zamankinden daha fazla duygulara alan açmaya ihtiyacımız var.
Duygularımıza sağlıklı bir şekilde alan açabilmek aynı zamanda zihinsel netlikten geçiyor; bu iki süreç birbiriyle sürekli etkileşim içinde. Zihnimiz bulanık ya da dağınık olduğunda duygular da iç içe geçiyor, yönetilmesi zorlaşıyor; aynı şekilde, duygularımıza şefkatle alan açamadığımızda da zihnimizin berraklığından söz etmemiz zorlaşıyor.
Son birkaç gün, bu yoğunluğun etkisini kendi içimde de açıkça hissettim. Haberler, belirsizlikler, bireysel sorumluluklar derken zaman zaman zihnimin bulanıklaştığını, odaklanmakta ve duygularımı dengelemekte zorlandığımı fark ettim ki bu deneyim bana bir kez daha hatırlattı: Zihinsel netlik ve duygulara alan açmak birbirini besleyen iki temel güç.
Dayanıklılık ise bu karşılıklı dengeyi kurabilmekten geçiyor: Duyguların içinde sürüklenmeden ve onları yok da saymadan, direnmeden zihinsel ve duygusal alanı birlikte koruyabilme becerisi…
Peki, böyle zamanlarda zihinsel netlik ve duygusal dayanıklılığı nasıl destekleyebiliriz? Bazı temel yaklaşımlar öne çıkıyor:
1.Dikkati yönetmek
Maruz kaldığımız bilgi akışını bilinçli bir şekilde seçmek zihinsel yükü hafifletir ve duygusal dengeyi destekler.
Sürekli değişen haberler, sosyal medya bildirimleri ve çevremizden gelen yorumlar zihnimizi farkında olmadan yorar, dikkatimizi dağıtarak kaygıyı artırabilir. Gereksiz haber bombardımanından uzak durmak, hem dikkat kasımızı güçlendirir hem de zihinsel berraklığımızı korumamıza destek olur.
Bu yüzden, dikkat yönetimi için bilgi tüketimimizi sınırlandırmak, sosyal medyada bilinçsiz gezinmeyi azaltmak ve odaklandığımız şeyleri seçerken “Bu bana nasıl hissettiriyor?” diye sormak etkili adımlar olabilir.
2. Etki alanımıza odaklanmak
Kontrol edemediğimiz değişkenler yerine, etkileyebileceğimiz küçük adımlara yönelmek, güçsüzlük hissini azaltır ve iç motivasyonu artırır. Bunu yapabilmek için:
- O an gerçekten etkileyebileceğimiz şeyleri netleştirmek,
- Günlük yaşamımızda küçük ama kendimiz için anlamlı adımlara odaklanmak,
- Zihnimizi “neden böyle oluyor” sorusundan, “ben şu anda ne yapabilirim” sorusuna yönlendirmek etkili olacaktır.
3. Duygularımıza şefkatle yaklaşmak
Unutmayalım ki böyle durumlarda kaygı, endişe ya da belirsizlik hissetmek çok doğal. Bu duygularla mücadele etmek yerine, onları fark ederek, yargılamadan karşılamak duygusal dayanıklılığı destekler. Bu yaklaşımı da desteklemek için:
- Hissettiğimiz duygulara isim vermek (“Şu anda kaygılı hissediyorum” gibi),
- Bu duyguların gelip geçici dalgalar olduğunu hatırlamak,
- Ve kendimize destek olacak şekilde nazik bir iç ses geliştirmek etkili olacaktır.
İşte tam da bu noktada, geliştirdiğimiz Resilience: Duygusal Dayanıklılık programı, bireylerin kendi iç kaynaklarını güçlendirmelerine ve bu becerileri yapılandırılmış bir şekilde geliştirmelerine destek olan bir kaynak olarak öne çıkıyor.
Bu program, özellikle zorlayıcı zamanlarda, değişim ve belirsizlik dönemlerinde çalışanların zihinsel netliklerini korumalarına, duygularına sağlıklı bir alan açmalarına ve içsel dayanıklılıklarını artırmalarına yardımcı olmak üzere tasarlandı. Nitekim bireysel dayanıklılığı geliştirmek, çalışanlarınızın iyi oluşunu desteklemek kadar yarının belirsizliklerine de güvenle bakabilen ekipler yaratmanın temelini oluşturuyor.
Zor zamanlar kaçınılmaz olabilir, ama bu zamanlarda nasıl durduğumuz, nasıl devam ettiğimiz bizim elimizde.
Gelin, bireysel ve kurumsal dayanıklılığı birlikte güçlendirelim.

Deniz Zeynep Akgiray